TARİH KOKAN OHRİ
Makedonya'nın incisi diye anılan Ohri sehri, erken tarih arkeolojik kazılardan edinilen bilgilere göre, 6 bin yıllık bir geçmişe sahip. Bölgede yerleşik hayat ile ilgili ilk bulgular, Friglere ait. M.Ö. 4. yüzyılda Ohri sehri Makedonya kralı, ikinci Filip'in hâkimiyetine geçti. Bölgede Slavlar idari yapılar kurmuşsa da yine de bu kent Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine girmekten kurtulamadı. Roma İmparatorluğu döneminde, Lihnidos ismiyle anılan “Dessaretia” eyaleti olarak anıldı ve kısa zamanda idare ve ticaret merkezi haline geldi. Bu sırada Romalılar, Adriyatik Denizi kıyısındaki Durres şehri (Arnavutluk) ile Istanbul’u birbirine bağlayan Via Egnatia yolunu yaptılar. Lihnidos (bugünkü Ohri) üzerinden geçen bu yol tüccarların ve zanaatkârların ilgisini çekmeyi başardı ve şehir birden gelişmeye başladı.
Maalesef şehir ticari ve idari anlamda hızla gelişirken, 576 yılında meydana gelen deprem, kenti yerle bir etti. Bu bölgeye 7. yüzyılda Slavların yerleşmesiyle, şehir yeniden kurularak ilk kez ‘Constantinople 4. Konsülü ‘tarafından Ohrid ismiyle anılmaya başlandı.
14. yüzyılda Ohri, Hıristiyanların din ve kültür merkezi haline geldi. Aziz Kiril ve Metodiy kardeşler, 9. yüzyıl Slav ve Ortodoks Hıristiyanların kullandığı Kiril alfabesini kullanmaya başladılar hatta alfabe ilk kez Ohri Okulunda okutuldu.
Bu kent uzun bir dönem birçok iktidar değiştirdi. Bizans, Bulgar, Sırp gibi dönemin güçlü ordulara sahip ülkelerinin egemenliklerine girerek defalarca istilaya uğradı. Sonra Sultan I. Murat döneminde, 1385 tarihinde, Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından Osmanlı Devleti topraklarının sınırlarına dâhil edildi. Ülkeler sancak beyleri tarafından yönetildi ve Süleyman Çelebi zamanında Ohri’ye de ilk Sancak Beyi olarak 1406 yılında Aydın Beyi Cüneyd Bey atandı ve 4 yıl kente bu isim hizmet etti.
Aynı dönem, Ohri’de yaşayan Hıristiyan halk, Ohri Gölü kıyısında yükselen kale içinde yaşıyor. Tarihin çeşitli dönemlerinde yaşanan istilalar neticesinde şehri korumak için üç adet sıradan surlar inşa edilmiş. Kalenin en yüksek yerinde de 958-1014 yıllarında Makedonya Kralı olan Çar Samoil ismiyle anılan surlar vardır.
Ohri, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına girince, Rumeli Eyaleti’nin üç büyük sancağından biri haline geldi. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahibi olmuş şehir, çeşitli idari teşkilatlanmalar içinde, bazen Sancak merkezi, bazen kaza olarak değerlendirildi. 1826 yılında Rumeli Eyaleti dağılınca Manastır Eyaletinin bir kazası olmak durumunda kaldı.
Coğrafi konumundan dolayı Ohri, Arnavutluk topraklarına düzenlenen saldırılar için üs olarak da kullanıldı. 1464’te Osmanlı Devletine karşı ayaklanan Arnavut kökenli İskender Bey, şehri ele geçirmeyi kafasına koymuş ve denemiş bir isimdir. Bu sırada Akçahisar’a Venedik kuvvetleri yerleştiğinden Arnavutluk’ta Osmanlılara karşı büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Bu durumda Ohri Sancak Beyi Balaban Paşa, İskender Bey’e karşı saldırılara başladı. 1464 ve 1465 yıllarında devam eden bu çarpışmalardan sonra Ohri 100 yıl kadar bir aradan sonra yine Osmanlı hâkimiyetine girdi.
Osmanlı İmparatorluğu, ilk yerleşim yeri olarak Varoş’un (Kale içi) en yüksek bölgesinde ‘İmaret’ adı altındaki alanları seçti. Burada eski Bizans döneminden kalma ve yıkıntı halinde bulunan eski bazilikalar bulunur. Üzerinde 1491 yılında Fatih Sultan Mehmet’e adanmış, halk arasında Imaret Camii; çeşitli yazılarda ise Hünkar Camii veya Fatih Sultan Mehmet Camii olarak geçen Ohri Zade Sinanuddin Yusuf Çelebi tarafından yaptırılmış bir Camii vardır. Imaret Camii etrafında kervansaray, mektep, zaviye, aş evinden oluşan bir külliye de kuruldu.
Ohri’ye yerleşen Osmanlılar var olan kiliselerden Aya Sofya Kilisesi’nin bir kubbesine küçük bir minare inşa edip iç kısmına da mihrap ve minber yerleştirdiler ve cami olarak kullandılar. Şehirdeki diğer kiliseleri ise Hıristiyanların kullanımına bıraktılar.
Osmanlılar bir süre sonra, surların dışına çıkarak düzlük alanlarda mahalleler kurdu. Müslüman halkın, ibadet etmesi için merkez camileri ve mahalle mescitleri de inşa edildi. Aynı zamanda, Tasavvufi İslam anlayışının yayılması için de tekkeler ve zaviyeler yapıldı. Aradan bir yüzyıl bile geçmeden, hanları, hamamları, camileri, mescitleri ile Ohri; tam bir İslam merkezi haline geldi.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Ohri’de aşağı şehir olarak adlandırdığı yerleşim bölgesinde 17 tane mahallenin olduğunu, bunlardan onunun Müslüman mahallesi, yedisinin de Hıristiyan mahallesi olduğundan bahsediyor. Müslüman Mahallesi olarak, Ohri-zade Mahallesi, Tekke Mahallesi, Kuloğlu Mahallesi, Koca Siyavuş Paşa Mahallesi, Zulmiye Mahallesi, Haci Hamza Mahallesi, Haydar Paşa Mahallesi, İskender Bey Mahallesi, Yunus Voyvoda Mahallesi, Koçi Bey Mahallesi ve Emin Mahmut Mahallesi gibi belli başlı mahallelerin isimlerinden bahsediyor.
Muhteşem doğal güzelliklerinin yanında, eski zamanlardan beri mimari eserleriyle de ünlü olan Ohri’de, farklı kültürleri yansıtan eserlere de rastlamak mümkün. 1670 yılında Ohri’yi ziyaret eden Evliya Çelebi, tarihî eserleri şöyle anlatıyor: “17 cami, 17 mahalle mescidi, 2 adet bilgin medresesi, bundan başka, 7 mektebi, 3 adet hanı, 2 adet özel ve umum hamamı, 150 adet dükkânın var olduğu çarşı ve bedesteni, 7 adet mükellef ve müzeyyen ilim sahiplerinin toplandığı kahvelerin varlığından bahis açmıştır.” Aynı zamanda Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Ohri-zade ailesinde misafir edildiğinden söz eder. Ohri’deki yaşamla ilgili, halkın meşguliyetiyle ve var olan tarihi eserlerden de bahsetmiştir.
Ohri’nin önemli bir dini merkez konumunda olduğunu, var olan camilerden anlıyoruz. Haci Kasım Cami, Kuloğlu Cami, Haydar Paşa Cami, Haci Hamza Cami, Aya Sofya Cami, Sultan Süleyman Han Tekke Cami, Zulmiye Cami ve iki minareli Hünkâr Cami’den övgüyle bahsetmekte. 17 adet mescitten de söz ediyor. Iskender Bey Mescidi, Yunus Voyvoda Mescidi, Koçi Bey Mescidi, Emin Mahmut Mescidi, Çarşı Mescidi, Çınarlı Mescidi ve Kara Hoca Mescitlerini seyahatnamesinde anıyor.
Osmanlı döneminde Ohri’de eğitimin 7 sübyan mektebinde sürdürüldüğü biliniyor fakat sadece 5 mektebin ismi bulunmakta... Ağa mektebi, Ohri-zade Sinanuddin Yusuf Çelebi Mektebi, Yunus Voyvoda Mektebi, Hacı Musa Efendi Mektebi ve Hüseyin Efendi Mektebi. Daha sonra ilerici bir düşünceyle öğrencilerin yükseköğretim ihtiyaçlarını karşılayacak “Rüşdiye” isminde bir mektep de açıldı.
Ohri’de, Süleyman Han Medresesi, Zeynelabidin Medresesi, Ahmet Şerif Bey Medresesi, Eski Siyavuş Paşa Medresesinden başka Daru’l -Kurra ve Daru’l hadis aynı yerde olup, burada Kuranı Kerim sadece “Hafs” kıraatiyle öğretiliyordu. Bu medresede kendi zamanında Kuranı Kerim tilaveti ve tecvidini en iyi bilen “Hafsal –Karı” lakabıyla bilinen Hafız Ibn-i Ömer öğretici olmuştu. Kazasker defterine göre, Ohri’de Hamza Bey Medresesi de vardı. Bu medresede de Muslihiddin Efendi ve Ahmet Efendi öğreticilik yapmıştı. Bu isimler yazılı kaynaklara göre o dönemin en iyi müderrisleridir. Bu da Osmanlı’nın Ohri’ye ne kadar önem verdiğini göstermekte. İhtiyaç olmadığı halde açılmaya devam edilen mektep ve medreseler o dönemde de eğitime büyük önem verildiğini gün yüzüne çıkarıyor.
Ohri sadece Müslümanların ve Islam aleminin merkezi değildir elbette. Zira Osmanlı, şehirde yaşayan hiçbir Hristiyan’a dini baskı yapmamıştır. Ortodoks mezhebinin merkezi olarak kabul edilen Ohri’de çok sayıda tarihi ve mimarisi ile ünlü kilisenin bulunması bir anlamda bunu ispatlıyor. Bu kiliselerde bulunan sayısız tarihî eserlerin yanında, bizzat kiliselerin yapıları ve Hıristiyanlıkla ilgili sayısız duvar ve tavan resimleri ile freskler vardır.
Yere yakın inşa edilmek zorunda kalınmış kiliselerde, bu eserlerin bozulmaması için Ohri Gölünün su seviyesinin yükselmemesi sağlanmaya çalışılıyor. Göl suyunun seviyesi aynı zamanda ’da Gölünü terk eden Dirim Irmagi’nin taşıdığı suyun akışı ile dengelenir.
Bölgede ve göl çevresinde çok sayıda çeşme bulunuyor. 1800-1830 yıllarında Ohri, Vezir Ahmet Paşa’nın oğlu olan Celaleddin Bey’in hükmüne girdi. Celaleddin Bey, Çar Samoil Kalesi’nin iç kısmında 1808 yılında “Yukarı Saray” isimle anılan ihtişamlı bir saray inşa etti. Bu saraya suyun gerektiği düşüncesi, önce şehre suyu getirmesini sağladı. Kendi döneminde Ohri’ye su getirerek çok sayıda çeşmeler açtı. Arkeolojik kazılarda Ohri merkezinde bulunan çınar ağacının yanında bu çeşmelerin birinin kitabesi de çıkarılmıştı.
Balkanların tarihsel sürecini yaşayan kent Balkan Savaşı’na tanık oldu. 29 Kasım 1912’de Sırp ve Karadağ askerleri Ohri‘yi ele geçirdi. Şehir 1913 yılında Londra Anlaşmasıyla Sırbistan’ın egemenliğine bırakıldı ve 527 yıllık Osmanlı hâkimiyeti sona erdi. Bundan sonra ülkenin kaderini paylaşan Ohri’de Balkan Savaşları’nın ve istilaların yaşandığı şehirlerden biri oldu ve toprak bütünlüğünü kaybeden ülke 1. ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Yugoslavya’nın eyaletlerinden biri haline geldi. O kısa zaman diliminde Komünizm ile yönetildi.
1991’de bağımsızlığını ilan eden ülke şehirlerini özgürlüğüne kavuşturdu. Bu etkileyici tarihi okuduktan sonra bir de doğası ile tanıştığınızda, bu şehir kalbinizde bir taht kuracaktır. Makedonya’da üniversite okuyup Ohri sehrini tanimak ögrencilere çok büyük bir tat vermektedir. EuroStar Yurtdışı Eğitim Merkezi Makedonya'da okumak isteyen öğrencilerine en üstün hizmeti sunmayı kendisine misyon edinmiştir. EuroStar yurtdışı eğitim ile ilgili merak ettiğiniz her soruyu cevaplamaktadır. EuroStar'a intenet sitesindeki telefonlarından ulaşabilmeniz mümkündür.